Besmele

 

“Kur’an-ı Kerim besmele de,

besmele “b” harfinde ve

dolayısıyla “b”nin altındaki noktada (ب ) özetlenmiştir.”

 

“Kur’an-ı Kerim’de ne varsa besmelede,

besmelede ne varsa “b”de,

 “b”de ne varsa altındaki noktada (ب ) toplanmıştır.”

SÖZLÜKTE BESMELE

Besmele/Besmele-i Şerîfe: Bismillahirrahmanirrahim terkibinin/cümlesinin adıdır.

Besmele çekmek

Besmele demek           

Besmele okumak

Bismillahirrahmanirrahim demektir.


Besmele-hân/besmele – kes: Besmele çeken.

Tesmiye: “Allah’ın adını anmak” anlamında Besmele yerine kullanılır kelime.

Eûzü Besmele: “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” anlamındaki Eûzubillâhimineşşeytânirracîm cümlesiyle Besmelenin ortak adı.

Besmele – hemdele – salvele, Müslüman yazarların kitap önsözlerinin üç bölümü. Birinci bölüm Besmele, yazıya Allah’ın adıyla başlandığını belirtme; ikinci bölüm hamdele, Allah’a duyulan şükran; üçüncü bölüm salvele, Hz.Peygamber’i övme ve duadır.

 

İSLÂMİYETTE BESMELE

Neml sûresindeki besmele âyeti (27/30) nâzil olduktan sonra besmele son şeklini almış, Sevgili Peygamberimiz (A.S.) hayatının sonuna kadar hep bu ibareyi kullanmış, besmelenin yazıldığı ilk satıra başka hiçbir şeyin yazılmamasını emretmiştir.

Besmele, kâinatı yaratan ve idare eden en yüce varlığın adını, Kur’an-ı Kerim’de bu ad yerine en çok kullanılan ve doksan dokuz esmâ-i hüsnâ dizisinde ikinci sırayı alan “Rahmân” ile hemen onun ardından gelen “Rahîm” isimlerini toplamış kutsal bir metindir. “Esirgeyen-bağışlayan, lütuf, merhamet ve ihsanını eksiltmeyen” anlamındaki Rahmân ve Rahîm isimleri ilâhî rahmet ve koruyuculuğun bütün âlemi kucakladığını ifade etmektedir. Kur’an ve hadis metinlerinde yüce yaratıcıya nisbet edilen bütün isim ve sıfatları bir bakıma özet halinde ihtiva eden besmele; müslümanların hem inanç, hem ibadet, hem de günlük hayatlarında büyük bir yer tutmaktadır.

Her Müslümanın meşru bir işe başlarken söylediği bu söz, o işe iyi niyetle ve başarmak azmiyle giriştiğine delildir. Besmele çekmekle o, “Nefsim veya başka bir varlık adına değil; Allah (C.C.) adına, O’nun rızası için ve O’nun izniyle başlıyorum” demek ister. Aynı zamanda, bir işi (gerek dünya gerek ahiretle ilgili olsun) Allah’a dayanarak başarma dileğini ifade eder. Sevgili Peygamberimiz (A.S.) bir hadis-i şeriflerinde:

Besmele ile başlanmayan her iş aksaktır/bereketsiz ve sonuçsuzdur.” (Aclûnî, II.174) buyurmuştur.

Böylelikle besmele çeken/diyen/okuyan kişi, Yüce Allah’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin tecelli etmesini beklediğini, böylece hem dünya hem de ahiret saadeti dilediğini, giriştiği iş her ne ise güç yetirebilmesi için gerekli olan kudretin Yüce Allah tarafından ihsan edilmesini temenni ettiğini ve kendisinin devamlı olarak Yüce Allah’ın yardımına muhtaç olduğunu bildirmiş ve bu farkındalıkla ezelî kudretin yardımını celbetmiş olur.

 

KUR’ÂN-I KERÎM’İN ANA KONULARI AÇISINDAN BESMELE

Kur’an-ı Kerim’in konularının Allah ile âlem, Allah ile insan, insan ile insan ve insan ile âlem arasındaki münasebeti bildirmekten ibaret olduğunu söylemek mümkündür. Besmelenin başındaki “bâ” edatı (be harfi) bu münasebeti ortaya koymakta ve kulun yaratanından yardım isteyerek hep O’na bağlı kalışını ifade etmektedir. Arapça cümle yapısı itibariyle besmeleden önce “bâ”nın ilgili bulunduğu mahzuf bir fiil vardır. Bu besmele ile başlanacak herhangi bir fiildir: “Bismillâh diye başlıyorum”, “Bismillâh diye kalkıyorum”, “Bismillâh diye hayvan kesiyorum” gibi. Böylece ulûhiyyet ile ubûdiyyet arasında sevgiye dayalı olan derunî münasebeti ifade eden besmele İslâm’ın bir sembolü, her iyiliğin anahtarı ve Allah’ın kullarına bir ihsanıdır.

 

ARAP DİLİ GRAMERİ AÇISINDAN BESMELE

Sûrelerin başında bulunan besmelelerin mahzuf fiilinin, Kur’an-ı Kerim’in ilk nâzil olan âyetinin ilk kelimesi “ikra” (oku) olduğu kabul edilir. Besmelenin doğrudan doğruya “Allah” lafzıyla (bi’llâh: “Allah ile başlıyorum”) değil de “isim” kelimesiyle başlamış olmasının hikmetleri üzerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bunların en önemlisi besmele cümlesinin yemin cümlesinden ayrılma hikmetidir. Kur’an’ın ilk nâzil olan sûresi kabul edilen Alâk sûresi de aynı kompozisyona sahip olduğu gibi Cenâb-ı Hakk’ı niteleyip öven muhtelif âyetlerde de O’nun Zâtına delâlet eden esmâ-i hüsnâ lafzından önce “isim” kelimesi yer almaktadır (mesela bkz. er-Rahmân 55/78; el-Vâkıa 56/96). Bu tür kullanımlarda isim ile müsemmânın (zât) aynı olduğu kabul edilmektedir.

 

NAMAZDA BESMELE

Namaz dışında Kur’an okumaya başlarken sûrenin başında eûzü besmele çekmek âlimlerin çoğunluğuna göre sünnet, sûrenin başından değil de herhangi bir yerinden başlama halinde ise menduptur. Tevbe sûresiyle tilâvete başlayan ise yalnız eûzü okumakla yetinir, besmele çekmez. Enfâl sûresinden Tevbe sûresine geçişte de aynı şekilde besmele terkedilir. Namazda ise Hanefî mezhebine göre her rek’atta Fâtiha’dan önce sessiz (sırrî) olarak besmele okumak sünnet, Şâfiî mezhebine göre sessiz veya sesli (cehrî) okumak farz, Mâlikî mezhebine göre ise terketmek mendup, okumak mekruhtur. İslâm’ın yaygın muaşeret kurallarından biri de yemek yemeye başlarken besmele çekmektir. Konu ile ilgili hadiste belirtildiği üzere (Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 15; Tirmizî, “Et‘ime”, 47) başlanırken unutulduğu takdirde hatırlandığı zaman, “Başında da sonunda da Allah’ın adıyla” anlamında “Bismillah fî evvelihî ve âhirihî/Başlangıcı ve de nihayeti için bismillah” demek gerekir.

 

BİR İŞE BAŞLARKEN BESMELE ÇEKMEK

Herhangi bir işe başlarken besmele çekmenin hükmü işin mahiyetine göre değişir. Mesela içki içmek, gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak, onları meşrû saymak anlamına geleceği için haram kabul edilmiştir. Abdest almak, dua okumak gibi ibadetlerle yenilmesi helal olan gıdaları yemek, aynı mahiyetteki şeyleri içmek gibi fiillere besmele ile başlamak sünnet, oturma, kalkma ve yürüme gibi işlerde ise mubahtır. Necâset mahallerinde besmele çekmek mekruh sayılmıştır.

 

KÜLTÜRÜMÜZDE BESMELE

“Ki bismillâh evvel zi niyyet begûy

Dovom niyyet âver siyum kef be şûy

(Bir işe niyet etmeden önce bismillâh de

Sonra niyet et, daha sonra da giriş işe)

Sa’dî, Bostân

Dilsel kültürümüzde Besmele ile oluşan çeşitli tabir ve deyimlerden başka bu kutsal metin mimarî eserlerde ve hat sanatında da önemli bir malzeme ve süsleme unsuru olmuştur.

Sülûs ve nesih yazıda besmelenin “sin” harfinin uzatılmasıyla yazılan şekline oklu besmele denir.

Nesir sahasında da çeşitli ilmî ve edebî eserlere mevzu olan besmele hakkındaki eserler Türkçe’de genel olarak “Besmele Risâlesi” adıyla anılmaktadır. Bunlarda besmelenin imlâsından faziletine kadar konuyla ilgili hemen her meseleden bahsedilmektedir. Mensur eserler didaktik, manzum olanlar ise sanat yönü ağır basan eserler hüviyetine sahiptirler.

Bunlar arasında karakteristik bir özellik gösteren Taşlıcalı Yahya Bey’in Gencine-i Râz mesnevisinin başındaki şiir, beyit sayısı çok olan manzumelerin en önemlilerinden olduğu gibi besmelenin her harfindeki mânâları açıklamak üzere yazılmış mısralardan meydana gelen nadir örneklerdendir. Şiirin doğrudan doğruya besmelenin harfleriyle ilgili beyitleri şöyledir:

“Nokta kim “bâ”sı ile hem-demdir / Nokta-i dâire-i âlemdir

‘Sîn-i serdâr-ı’ selâmettir anun / Meddi bir cisr-i inâyettir anun

‘Mîm’i bâlây-ı muallâdır anun / ‘Elif’i âli-i a’lâdır anun

‘Elif’in remzi-durur ey âbid / ‘İnnemallâhu ilâhün vâhid’

Olmayan ilm-i ledün âgâhı / Bilemez lâm-ı kelâmullâhı

‘Hâ’ gibi aç gözünü kalma melûl / Mâsivallâhı ko Allah ile ol

İki ‘râ’ gurre-i îdeyn-i şerîf / İki ‘râ’ manzara-i nûr-ı latîf

‘Mîm’in altında o ‘nûn’ oldu mekîn / ‘Nûn’ gibi ki olur zîr-i zemîn

Da’vet-i rahmet-i Hakk’a gûyâ / ‘Yâ’sı olmuştur anun harf-i nidâ

Yazılır gerçi ki mâ-tahte rahîm / Oldu tâc-ı ser-i mushaf ol mîm.”

 Hâkânî Mehmed Bey’in Hilye’sinin başındaki, “Besmeleyle edelim feth-i kelâm / Feth ola tâ bu muammâ-yı benâm” mısralarıyla başlayan yirmi iki beyitlik besmele mesnevisi de Türk edebiyatında bu konuda yazılmış en meşhur eserlerden biri kabul edilmektedir.

Türk eğitim ve kültür tarihinde de besmelenin önemli bir yeri vardır. Halk arasında “besmele cemiyeti” adıyla anılan ve âmin alayı’nın evde veya mektepte icra edilen kısmından ibaret olan “bed-i besmele”, okuma yaşına gelmiş çocukların, yapılan bir merasim ve duadan sonra hocanın önünde ilk olarak besmele çekmesini, bir başka deyişle okumaya başlamasını ifade eder. Bed’-i besmele töreni mahalle halkı arasında maddî ve manevî yakınlaşmayı sağladığı gibi zenginlerin birkaç fakir çocuğu daha okutmaya başlamasını temin edecek bir yardımlaşmaya da sebep oluyordu. Bunun yanında çocuklarda okuma, ana babalarda da okutma arzusunu arttırdığı, ilme ve ilim adamına saygı ve sevgiyi teşvik ettiği açıktır. Bu tören, çocuk için bebeklik çağından kurtulup yeni bir statü kazanma manasını ifade ettiğinden, ayrıca hayatın yeni bir devresine başlamanın tescili, bir nevi “adam olma” yolunda atılan ilk adım sayılıyordu ve pedagojik değeri yüksek bir gelenek olarak bilhassa erkek evlat sahiplerinin sünnet düğünü kadar önem verdikleri bir mürüvvetti. Bed’-i besmele töreninde çocuk baştan aşağı yeni elbiseler giymiş olarak davetlilerin karşısına çıkar ve hocasının önüne diz çöküp otururdu. Hoca çocuğa bir besmele çektirir, “Rabbi yessir” duasını tekrar ettirir ve elifbanın ilk harfi olan elifi gösterirdi; daha sonra da bir arş-ı şerif okunurdu. Ardından hoca tarafından öğrenciye, Allah’tan zihin açıklığı ve başarılar niyaz edilen “Rabbi zidnî ilmen” duası yapılarak tören bitirilirdi.

Bed’-i besmele törenine bağlı olarak ortaya çıkan mektep ilâhileri arasında besmele ilâhilerinden de söz etmek gerekir. Mesela,

“Yâ ilâhi başlayalım ism-i bismillâh ile

Bu duaya el açalım ism-i bismillâh ile

Sen kabul eyle duamız besmele hürmetine

İlmini eyle müyesser yâ ilâhe’l-âlemin”

beyitleriyle başlayan konu ile ilgili bir ilâhinin diğer beyitleri de benzer niyazları ihtiva etmektedir. İsmail Hakkı Bey’in, ilk beyti, “Başlan bismillâh ile / Gelin tevhid edelim” olan uşşak ilâhisiyle bestekârları meçhul ve güftesi Nesîmî’ye ait, “Âyetinin safhasında gör ne yazmış ol kadîm / Okudum ol hattı bismillâhirrahmânirrahîm” beytiyle başlayan hüzzam ilâhileri, besmele konusunu işleyen diğer ilâhilere örnek olarak gösterilebilir. Garbî adlı bir Bektaşî şairinin, “Bâ-i bismillâhı bilmeyen fakı / Fâtiha okusa imam olamaz” beytiyle başlayan nefesi.

Dinî konuları işleyen ninnilerde iktibas suretiyle en çok tekrar edilen ibareler arasında besmele gelmektedir. Annelerin çocuğu üzerindeki ilk ve esaslı tesirinin ifadesi olan bu ninnilerde genel olarak besmele ile başlama, çocuğu besmele ile büyütme gibi duyguların terennüm edildiği görülmektedir:

“Ninni der uyuturum

Besmeleyle büyütürüm

Ne yapalım böyle durum

Ninni yavrum ninni

 

Besmeleyle uyanır

O nurlara boyanır

Buna can mı dayanır

Ninni yavrum ninni”.

 

KAYNAKLAR:

BİLMEN, Ömer Nasuhi (1883-1971), Dînî ve Felsefî Ahlâk Lügatçesi, Bilmen Yayınevi, İstanbul1967.

El-İsfahânî, Ebu’l-Kâsım el-Huseyn b. Muhammed (v. 502h./1109m.), el-Mufredât fî Garîbi’l-Kur’ân, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut tarihsiz.

İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2006, Cilt:V.

Meydan Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, Meydan Gazetecilik, İstanbul 1972, Cilt: II.

 Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yayınları, İstanbul 2005.

Et-Tehânevî, Muhammed Ali b. Ali (v. 1158 h./1745m.); Keşşâfu İstılâhâti Fûnûn, Kahraman Yayınları, İstanbul 1984.

Türkçe Sözlük, TDK, Ankara 2005.