KALIPSIZ SÖZ
Bir Kadiri, bir Mevlevi, bir Rüfai, bir Nakşi ve bir Bektaşi zamanın Şeyhülislamı Mollafenari Hazretlerine misafir olarak gelirler. Geç vakitlere kadar sohbet ederler. Nihayet söz kıyamet alâmetlerine dökülür (gelir). Bu konudaki hadis ve ayetlerin manaları açıklanır. Ayrılacakları zaman her birisi bu bahisle ilgili bir güzel söz söylerler…
Önce Kadiri olan, “Her şey Kâdir-i Mutlak Sultan’ın insanoğluna sevgisinden bir nişan taşır.” diye başlayarak der ki:
– Zenginlik insanlar için de cemiyetler için de elzemdir. Bu yolda çalışıp kazancını ilâhi rıza yolunda sarfetmek de ibadettir. Ancak, kıyamete yakın insanların kalpleri, düşünceleri, meslekleri, ahlakları, nefsin rızası yolunda çalışıp, her şey hırs ve temâ (tamah) üzerine kurulacak, asalet sırta giyilen kaftana göre ölçülecektir.
Mevlevi olan, “Öyledir.” diye başlar:
– Kıyamete yakın imansızlık öyle bir hızla dönecek ki, bu tufanda ara yerde benek gibi kalan Hak severler ellerinde serçe kuşu gibi titreyen imanlarını tutmak için çok zorluk çekeceklerdir. İlmin seviyesi alemlerin dönüşünü aynel yakin olarak (görecek) isabet edecek duruma gelecek. Ama bütün alemlerin bir Hakkın etrafında döndüğünü inkar edecek bir şaşkınlığa düşecektir. Onun için Sahabeler, “ahir zamanın imanlı kişileri geçmişin evliyası ile bir olacaktır” demişlerdir.
Rüfai olan, “Yarabbi bizi iki alemde de, gönlümüzde ateşe hakim kıl” diye sözü alır:
– Kıyamete yakın insanlar ateş misali hırs ve arzularını öyle putlaştıracaklar ki, bu yüzden insanlık sevgisi çiğnenecek ve hırsı temsil eden ateşe en yüksek mahareti vermek için çalışacaklardır. Devletler bu maharetli ateşlerle şehirleri bir anda yok edecek güçle övünüp, dünyayı cehenneme çevirecek yolu tutacaklardır. İşte bu yol “O gün insanlar kendilerini ateşlere atan dağılıp uçuşan pervanelere benzer” ayetinin belirttiği bölgeye gidecektir.
Nakşi olan der ki:
– Ahir zamanda insanlar kayaları toz gibi eritmeye yeterli olup, kayalar misali binalar yapacaklardır. Ama yaptıkları her şeyde Hakkın nakşını aksettirecek iman ve duyuşları olmadığı için, zevksiz ruhsuz binalar, şehirler, ibadethaneler insanlara kasavet ve huzursuzluk verecektir.
Sıra Bektaşiye gelince, “Canlar ne manalı sözler ettiniz.” diyerek başlar:
– Kıyamete yakın kalıpsız söz sahipleri kalmayacak. Bunun manası şudur ki; söz kalıptır, düşünce mana insan düşüncelerini kabiliyeti, bilgisi ve ifadesince söz kalıplarına döker. Ancak bir de söz kalıplarına girmeyen lisan vardır. Bunlar da Merhamet-Haya Aşk’tır. Bir insanın merhametine bakar insanlığını, hayasına bakar insan ve aklını, aşkına bakar mertebesini anlarsın, işte bu kalıpsız söz olan, hal dili konuşan gerçek insanlar, merhamet, haya, aşk ehli yavaş yavaş eriyecek; neticede her şey beden zevkine dökülecek. Beden zevkini kısıtlayan her şeye mücadele açılacak. Kıyametin manada korkunç alametlerinden olan bu hal salgın hastalıklar gibi yeryüzüne yayılacaktır.
Söz burada bitince hepsi güneş doğmak üzere diye kalkarlar. Mollafenari misafirlerini uğurlarken,
– Her birinizin en son olarak söylediği sözleri bir kağıda not ettim. Hak bilir bu kağıt ilerki yıllarda sohbetimize şahit olacaktır. Ahir zamanda, Cennet bahçelerinden bir kapı olan kabil sohbetler geçmişin hikayelerinde kalacak, ve haset fesat üzerine ömür törpüsü sözler, oyunlar her şeyin yerini tutacaktır, der…